- By admin
- Haziran 28, 2023
- Vücut Bakımı
- Comments:17
Sabunun Tarihçesi
İlk sabun türü M.Ö. 3000 yıllarında kullanılmaya başlanmıştır. Daha öncesinde kül ve kil geleneksel temizlik aracıydı. M.Ö. 2500 yılına ait Sümer Yazıtlarında (Fenikeliler dönemi) sabun tarifleri ortaya çıkmıştır. Bu tariflere göre sabun, su içine katılan odun kömürü külünün kaynatılması ve bu sırada içine yağ (keçi iç yağı) karıştırılarak yavaş yavaş eritilmesi ile oluşmaktadır. Elde edilen maddenin sabun olarak tanımlanması Pompei’nin kalıntıları arasında bulunan bir sabun imalathanesi ve kalıp sabunlar sebebiyle Romalılar döneminde mümkün olmuştur. Ayrıca banyo kültürünün Romalılarda başlamış olması ve ilk Roma hamamının M.Ö. 312 yılında inşa edilmesi de diğer etkenlerden birkaçıdır. Sabun, M.S. 200 yıllarından itibaren kişisel temizlik için kullanılmaya başlanmıştır. Bunun öncesinde süt, kum, bazı yağlar ve çeşitli bitki yaprakları temizlik amacıyla kullanılmaktaydı. Sabun, tarih içinde değerli bir değiş tokuş aracı ve ilaç olarak kullanıldı.
Kişisel temizliğe önem veren Roma halkında, banyo kültürü oldukça yaygındı. M.Ö 25 yılında yüzlerce hamamın bulunduğu Roma’da banyonun altın çağı başladı. Galen (M.S.130-200) sabunu ilk olarak temizlik ve tedavi maksatlarıyla kullanım aracı olarak tanımladı.
Fakat M.S. 476’da Batı Roma’nın yıkılmasıyla birlikte Avrupa’da, hamam alışkanlığı tarihe karıştı. Kişisel temizliğe yönelik sabun kullanımı unutulmuştu. Bu sağlıksız yaşam koşulları sebebiyle hastalıklar, salgınlar ve ölüm bütün Avrupa’yı sardı.
Sabun yapımcılığı 7. yüzyılda Avrupa’da meslek haline geldi. Sabunun tekrar kullanımı 8. yüzyılda İtalya ve İspanya, ardından 13. yüzyılda Fransa ve sonrasında İngiltere’de ortaya çıktı. Kireç ve diğer hayvansal yağlar da sabun üretiminde kullanılmıştır. Zeytinyağının sabun üretiminde kullanılması ise daha sonraları hayvansal yağların yerini bitkisel yağların almasıyla başlamıştır. Sabun üretiminde kullanılan maddeler yöresel farklılıklar göstermekteydi. Örneğin Güney Avrupa’da bitkisel yağlar, Kuzey Avrupa’da ise hayvansal yağlar kullanılmaktaydı. Ortaçağda Batının sabunculuk merkezi Marsilya olmuştur. “Savon de Marseille” (Marsilya sabunu) adıyla öne çıkan sabunun ana maddesi zeytinyağı olmuştur.
Sabuna olan talep üretimi arttırınca sabuncular bir esnaf grubu oluşturdu. 10. yüzyılda Bizans’ta esnaf loncaları içinde sabuncu esnafı grubu da vardı. Türkler yaklaşık olarak 11. yüzyıla kadar sabun yerine sulardaki soda, çöven, saparma, sabun otu, süt kökü, kaşık otu, kılaya kavuğu, acı ağaç, herdemtaze, tavşankulağı, hintkestanesi gibi saponinli maddeleri ve kül kullandı. Belgelere göre bugünkü sabunun ilkel şekli ilk çağlarda Araplar tarafından yapıldı. Sabunculuk, ortaçağda İslam ülkelerinde gelişmiş bir imalat koluydu. Osmanlılarda sabun imali ve tüketiminin oldukça yaygın olduğuna arşiv vesikalarında rastlıyoruz.
İlk dönemlerde elde edilen sabun, vücut temizliğinden ziyade, çok sert olduğu için daha çok çamaşır temizliğinde kullanılmıştır. Sabunun banyo için kullanımı ve üretimi Avrupa’da 18. Yüzyıl, Amerika’da ise 19. Yüzyılda başlamıştır.
Sabunun yaygın olarak kullanılmaya başlanmasıyla beraber oluşan odun külü ihtiyacı ağaç kıyımına sebep olmuştur. Fransız bilim adamı Nicholas Leblanc’ın 1790 yılındaki buluşu ile tuz, alkaliye çevrilerek odun külünün yerini aldı. 19. yüzyılın ortalarına kadar kullanılan bu metot ucuz ve kolay olmasına rağmen, ortaya çıkan bazı kimyasallar çevre kirliliğine neden oluyordu. Sabunun olumsuz etkilerini minimum seviyeye indirmeye çalışan Augustin Jean Fresenel tarafından 1811 yılında bulunan ve 1900’lu yıllara kadar yayılan Fresenel metodu günümüzde de kısmen kullanılmaktadır.